Bugün çok enteresan bir amca ile tanıştım. Onun bulunduğu yerdeki papatyaların fotoğrafını çekmiştim. Bakmak istedi, gösterdim. Sonra internetimin olup olmadığını ve eğer varsa Mehmet Nevzat Kürüm'ü aratmamı söyledi. Çıkan sonuçlardan kendisinin yazar olduğunu söyledim. "Tanıyor musun?" sorusuna olumsuz yanıt verince "şu anda onunla konuşuyorsun" gibisinden "mütevazı" bir giriş yaptı yaklaşık bir saatlik sohbetimize.
Normalde sürekli kendinden bahseden insanları hiç sevmem ama sürekli kendinden bahseden yaşlı insanlarla muhabbet etmeyi severim. Bir anda ortalığı naftalin kokusu kaplar, duyulsun diye ses tonu "bir tık" yükseltilir. Muhabbetin belirli bir konusu olmadığı gibi, yaşın verdiği dikkat dağınıklığıyla konudan konuya, daldan dala atlarlar. Böylece aynı anda pek çok şey öğrenirsin. Zaten son zamanlarda tanımadığım insanlarla muhabbet etmekten acaip bir keyif alır oldum. Yapacak daha iyi bir şeyim de olmadığı için dinledim ha dinledim.
84 yaşındaki bu amca, Sırları Yakalayabilmenin Sırları diye bir kitap yazmış ve kötülüğün tamamen kaybolup iyiliğin dünyaya hükmedebileceğine, tüm sırları çözdüğüne inanıyor. Bunu yapmasının kolay olmadığını, yazdığı bu kitabı 23 kere okuduktan sonra kendi potansiyelinin farkına varıp diğer insanlardan farklı olarak kendisini gerçekten tanıdığını iddia ediyor. Tanışmamızı da tesadüfe bağlamıyor. "bir şey seni çağırdı" deyince kendisine hak verdim çünkü tesadüfe ben de inanmam. Bu konuda saçma derecede romantiğimdir.
Kendisiyle uzun uzun sohbet ettik. Ola ki birileri satın almak ister diye yanında 4-5 tane birden taşıdığını düşündüğüm ve anılarından oluşan kitabından 6-7 hikaye okudum. Arada küçük es'ler verip anlatmak istediği konu üzerinde tartıştık. Merak ettiklerimi sordum, cevapladı. Bir hikayesinin sonunda kendi aforizması olduğunu söylediği bir cümleyle karşılaştım. Dediğine göre ünlü bir aile tarafindan hunharca kullanılan, ancak onun fikir babası olduğu belirtilmeyen bir cümleymiş.
Neticede kitabını satın almadım ve açıkçası galiba kendisini -birkaç fikri dışında- çok ciddiye almadım. Belki de bana gerçek olamayacak kadar fazla iyimser gelen düşünceleri olmuş olabilir. Belki böyle düşünmeme neden olan "madem sırrını çözdün, neden söylemiyorsun?" soruma veremediği cevap da olabilir. Neticede ben dünyayı ve hatta bütün kozmosu çözsem kitap yazmam, atlet ve donla sokağa fırlar her önüme gelene anlatırım ama tabii belki de bilgelik böyle bir şeydir. Ne olursa olsun insan dinlemeli, farklı düşüncelere sahip olan insanlara ve onların fikirlerini dinlemeye tahammül etmeli. Daha doğrusu merak etmeli diye düşünüyorum. Nitekim bu sayede farklı bir gün yaşamış oldum ve (her ne kadar gerçekliği süpheli de olsa) bir şeyler öğrendim.
Kendisini "dünyanın en mutlu adamı" olarak nitelendiren biriyle sohbet edince siz de dünyanın en mutlularından biri olmasanız da iyi hissediyorsunuz. Bir yerlerde ömründe yaptığı hiçbir şeyden pişman olmadığını söyleyen birilerinin olması, gerçekte buna inanmasa bile sizi öyle olduğuna inandırması güzel şey ve sizi de aynı hissetmeye teşvik ediyor.
Kısacası bu yazıyı temkinli olun diye yazıyorum; Nevzat amca bir yerlerde sizi de bulabilir. Deli deyip kaçmayın. Belli ki bir şey onu çağırmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder