6 Nisan 2014 Pazar

Makine

"Ve tekrar otobüse oturuyorum. Saat sabahın yedi buçuğu, 32. hat. Hava yağmurlu ve soğuk. Yakında kar yağacak. Nem ayakkabımdan ve pantolonumdan içime işliyor. Felçli gibi oturuyorum burada ve asık, hareketsiz yüzlere bakıyorum. Genç bir kadın esnemesini gizlemek için ağzını kasıyor. "Kuzey Caddesi" diye gürlüyor şoför. Yabancılık duygusu tekrar sarıyor beni. Pencereden bakıyorum şaşkın. "Ne için bütün bunlar?" "Neden bunlara hâlâ katlanıyorum?" "Daha ne kadar?" Bir makine, kıskacına almış beni. İçimde bir tiksinti, giderek artıyor. İşyeri kaçınılmaz bir şekilde yaklaşıyor. "Günaydın iş sığırları!" Kalan süre çok kısa, zaman bir istasyondan diğerine uçup gidiyor. Zorla uykumdan edildim, karşı koyamadan yutuyor beni gündelik makine.

Durağım yaklaşıyor ama yerimden kalkamıyorum. Son durağa kadar yerimde oturuyorum ama artık otobüs durmuyor. Yoluna devam ediyor: Avusturya, Yugoslavya, Türkiye, Suriye, İran'dan geçerek... Hindistan'a, Malaya'ya gidiyor. Yolda değişime uğruyor otobüs. Şekli yeniden tasarlanıyor, rengarenk boyanıyor, yataklarda donanıyor, onarılıyor, değişen iklim şartlarına göre uyarlanıyor. Yaklaşık yirmi yolcu bir yaşam birliği oluşturuyorlar. Yakıt, yedek parça ve yiyecek alabilmek için yolda kendilerine iş arıyorlar. Otobüsteki işleri paylaşıyorlar. Birbirlerine kendi hikayelerini anlatıyorlar. Gündelik yaşamın diğer yüzü çıkıyor ortaya; başarıyı ret, sabotajlar, batakhaneler, hırsızlık, ifşaat, hasta numaraları, dayanışma eylemleri, patronlara karşı intikam eylemleri, gece saldırıları. Herkes kendi tarzında herhangi bir zamanda, bir direnç göstermiş ve makineyi durdurmayı denemiş. Nafile... Beş yıl sonra otobüs geri dönüyor. Yapılan eklemelerle kaplanmış, bilinmeyen dillerde yazılmış yazılar taşıyor, renkli perdeleri var. Kimse tanıyamıyor onu ve geri dönenler artık yabancı...

Durak. İniş. Rüya sona erdi. Hafta Sonları, tatiller, hayaller ve kaçış planları hep sona eriyor ve biz tekrar otobüste ya da tramvayda, arabada ya da metrobüste oturuyor oluyoruz. Gündelik makine bize karşı zafer kazanıyor. Bizler onun bir parçasıyız. Yaşamımızı zaman dilimleri halinde parçalara ayırıyor, enerjimizi yönlendiriyor, hayallerimizi un ufak ediyor. Bizler, onun mekanizmaları içinde yer alan uysal, dakik, disipline olmuş küçük dişlileriz sadece. Ve makine uçuruma doğru sürükleniyor. Peki biz hangi çarkın içindeyiz?"

1 yorum:

PoLLy dedi ki...

otobüsün durakta durmadığı, devam ettiği hikayeyi çok sevdim...

mola ver hayatına, kısacık da olsa..
hayra alamet değil, bu kadar farkındalık...