Geçen ay da Urla'daydım ve şans eseri sanat pazarına denk geldim. İstanbul'a dönmeden önce tekrar görmeyi çok istemiştim. Normalde her ayın ikinci ve son Pazar günü oluyor ama bu seferki seçim nedeniyle bir hafta erkene alınmış. Oldukça sevindim çünkü daha önce sadece bir kere denk gelebilmiştim.
Urla gibi üretken bir yerle sanat çok iyi anlaşıyor. İkisine çöpçatanlık yaptıkları için mutluyum. Zaten Sanat Sokağı halihazırda çok güzel dükkanları ve cafeleri bünyesinde barındıran bir yer. Tezgah kuran çoğu kişi de bu dükkanların sahibi. Yani pazar kurulu olmasa bile görülecek çok dolu, güzel, huzurlu dükkan-cafeler var.
Yalnız pazarın bir sıkıntısı var, o da ziyaretçilerin azlığı. Ya bilen yerliler geliyor ya da tesadüf eseri yolu düşen. Zaten tezgahların çoğunun orada bulunan dükkanlara ait olduğunu belirtmiştim. Bu da aslında bir yerde satışa çıkarılan eşyaların tekrar etmesi anlamına geliyor ve bu da bir noktadan sonra ziyaretçilerin sıkılmasına neden oluyor. Çok fazla iş görmeyecek, bit pazarında görmeye alışık olduğumuz eşyalar da var tabii. Bunlara rağmen daha önce hiç görmediğiniz sanat dallarına ait eserlerle ya da teknik olarak aşina olmanıza karşılık sizi şaşırtabilecek derecede acaip eserlerle karşılaşabiliyorsunuz.
Bu yazıyı yazmamın iki nedeni vardı: Böyle bir etkinlikten haberi olmayan insanlara gidip görmeleri için vesile olmak ve daha önce hiç karşılaşmadığım çok güzel bir sanat dalını anlatmak. Birinci amacım için yazımı burada sonlandırıyorum. Şimdi gelelim ikincisine.
Dediğim gibi, en son Urla ziyaretimde pazara denk gelebilmiştim. Deli Adam ile sokağı turlayalım dedik ve gezerken bir tezgahta çerçeveler, çerçevelerde de kurutulmuş çeşitli bitki yaprakları ve çiçeklerle oluşturulmuş tablolar gördük. Elbette daha önce gören, bilen, hatta yapanlar vardır ama biz oldukça şaşırdık. Bizimle ilgilenen kişi, tabloları yapan Ömür hanım'ın eşiymiş. Ardı arkası kesilmeyen meraklı sorularımıza elinden geldiğince aydınlatıcı cevaplar vermeye çalıştı. Yaprak sanatının aslında oldukça yaygın bir sanat dalı olduğundan, pırasa, salatalık gibi çeşitli sebzelerin bile kullanılabildiğinden bahsetti. Boyama şeklinde ya da kesilerek yapılanları da varmış. Nitekim İstanbul'a dönüp araştırdığımda gerçekten çok farklı teknikler gördüm.
Daha önceki yazılarımda da doğa gibi halihazırda şaheser olan bir olgudan muhteşem şeyler meydana getirmek için yaratıcılığın ve zekanın yeterli olabileceğini düşündüğümü belirtmiştim. Bu tarz şeyler beynimi hemen ele geçiriyor. Üretken olma isteği ve biz şehir hayatında sıkışmış insanların doğa ile biraraya gelme dürtüsünün bir sonucu bu. Bu yüzden böyle şeyler görünce bu kadar heyecanlanıyorum herhalde.
Biraz sohbetten sonra, seçmek zor oldu ama, çalışmalardan birini aldık. Gün boyu bitki yapraklarına ve onlarla yapılabilecek şeylere odaklandım durdum. Daha önce hiç bu şekilde düşünmemiştim. Farkındalık sağlayan şeylerle karşılaşmaya bayılıyorum! Umarım bu seferimde de ziyaret edebilirim.
Her seferim bir öncekinden güzel olsun istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder