28 Nisan 2014 Pazartesi

Bana Otobiyografi Deme

3 gün arayla 3 kere kendimi hiç tanımadığım insanlara tanıtmak zorunda kaldım. Galiba hayatta en nefret ettiğim şey zoraki olarak kendimden bahsetmek. İkinci nefret ettiğim şeyse başkasının kendini anlatmasını dinlemek. Bunu neden yapıyorsunuz bilmiyorum, sevgili yöneticiler, eğitmenler, arkadaşlar, yoldaşlar! Zaten yeterince açık olamamak değil mi sorunumuz? Neden bu böyle değilmiş gibi davranıyor ve nasıl herkesin kendini olduğu gibi anlatabileceğini düşünüyorsunuz, aklım almıyor doğrusu.

Maalesef bunu yapmak zorunda kaldığım zamanlar sıra bana gelince 24 senelik hayatımı 3 dakika 14 saniyeye sığdırabiliyorum. Bu hayatımı boş geçirdiğim anlamına mı gelir? Ya da çok çekingen olduğum? Ya da yaptığım her şeyden pişmanlık duyup tüm hayatımdan utandığım? Normal olanı 1 saat boyunca duraksamadan kendimden bahsetmem midir? Fonda ay yüzlüm'ü açıp "Sıcak ve yağmurlu bir mayıs gününde başlıyor hikayemiz..." diyerek romantikleşmeli miyim hayat hikayemi anlatırken? Hepiniz ailenize rest çekip başka hayatlar kurup başarılı mı oldunuz? Hiçbirinizin normal bir hayatı olmadı mı ulan? Bir ben miyim amerika'da pompacılık yapmayan? Hepiniz ne kadar marjinal, ne kadar asisiniz öyle! Hep bir "ben feleğin çemberinden geçtim", "ben aileme kafa tuttum", "ben suyumu kazandım da içtim, ekmeğimi böldüm de yedim" havaları... Öyle bir kibir ki amerikasız bir hayat hikayesi duysa kulaklarından kan gelecek.

Hayat hikayesiyle ortamı domine eden insanların içinde bulundukları psikoloji konusunda kafam çok karışık. Yani, eğer anlattığı bu kişi gerçekten kendisiyse bu büyük bir olay. Çünkü kendisini en zayıf ve sağlam yönlerine kadar anlatıyor ve hiç çekinmiyor izlenimi oluşuyor ancak bu insanın doğasına ters. Hepimiz öküz gibi tırsıyoruz birileri zaaflarımızı öğrenecek, birilerinin yanında ağlayıvereceğiz diye. Çünkü hepimiz adeta bir zeyna, bir herkül, bir tanrıyız. Şimdiye kadar yaptığımız her işte başarılı olduk, hiçbir hatamız olmadı.

Hadi yukarıda yazdıklarımın hepsini boşverelim. En başta, bir insanı tanımanın heyecanı nerede kalır? O zaman herkes kendisiyle ilgili bir sunum hazırlasın. Tanıştığı her kişiye sunum yapsın, desin ben böyleyim. Sonra o insandan duyacağın hangi söz ya da ortak nokta seni mutlu bir şaşkınlığa sürükler ki? Nerede kaldı bunun eğlencesi? Hem gerçek bilge, sormadan söylemeyendir. Madem ki çok gördüğünü ve yaşadığını düşünüyorsun, bırak da fikrini almak istediğimde sana sorayım. Bu şekilde verilen bilgiler o an istemesen de daha sonra yersin diye aldığın çikolataya benziyor. Nereye koyduğunu bile unutuyorsun. Aylar sonra kurtlanmış olarak çıkıyor karşına.

Her şeyden önce kendinize faydanız olsun yahu! 30 senelik "acaip" hayatını 1 saatte sunum olarak anlatabilecek kadar dinlemeye değer bir hayat sürdüğünü ve herkesin bunu duymaya hakkı olduğunu düşünüyorsan, bence benimle aynı ortamda bulunmamalısın. Benimle ve hatta diğer sıradan yaşam sahibi insanlarla. Çünkü sen çok acaip bir hayat sürmüşsün dostum, burada ne işin var? Ama demek ki amerikada pompacılık yapanla, ailesine kafa tutmayan, güneş enerjili otomobiller tasarlayanla, istikrarlı bir hobi edinmekten aciz biri önünde sonunda aynı sikko yerde buluşuyor. Neden; aynı amaç için: Tanımadığı insanların cebine kendi kazandığından kat be kat para girsin diye. E keşke kasmasaydın o kadar be abicim...

Hiç yorum yok: