24 Şubat 2014 Pazartesi

Ne Güzel Komşumuzdun Elmas Teyze

Sene kaç hatırlamıyorum. 90'ları yeni geçmiş olmalıyız. Muhtemelen ortaokula falan gidiyorum ve birkaç ay sonra şu anki sevgilime platonik olarak aşık olacağım. Kalın saç bantları taktığım, gözlüklü ve çirkin olduğum zamanlardı. Etrafımdaki insanlar "Daha fazla ne kadar çirkinleşebilir bu kız" diye düşünmüş olmalılar ki Allah belamı beni ergenliğimde Ugly Betty'e dönüştürerek verdi. Bir sene öncesine kadar sitedeki tüm çocukların peşimde olduğunu söylesem inanasın gelmez. "Çocuklar kör müydü?" diye sorar, bu iğrenç espriyi yaptığın için zerre pişman olmazdın.

Apartmanımızda da bir kadın var o zamanlar, Elmas teyze. El modelliği yapıyor sabun reklamlarında. Canlı yayınlara katılıyor. Her işte parmağı var. Bir gün çıktı dedi ki "Hadi Çarkıfelek'e seyirci olarak gidelim". O zamanlar Çarkıfelek çok seviyeli. Memedalibey en birinci, en sempatik. Her akşam her evde Çarkıfelek rüzgarı esiyor. Annemin zorlamasıyla babam da kabul etti gitmeyi. Ben zaten çocuğum, fikrim sorulmuyor. Nasıl gittik hatırlamıyorum. Annemin beni kameraya çıkayım diye zorla tam Mehmet Ali Erbil'in arkasına oturttuğu yerden başlıyor anılarım. Verdikleri sandviçleri yedik, meyvesularını kamışından "höpprrssttotot" diye ses çıkana kadar emdik. Artık canlı yayına hazırdık.

Kim olduğunu bilmediğim bir adam yayına gireceğimizi söyleyince bir alkıştır tutturduk. Mehmet Ali Erbil'in stüdyoya çıkması için tüp gibi bir şeyin içinden geçmesi gerekiyordu, stüdyo öyle tasarlanmıştı. Aklımda kalan en keskin şey adamın o tüp geçitten stüdyoya yürürkenki mutsuzluğuyla, dışarı çıktığındaki inanılmaz mutlu ifadesi ve enerjisinin tezatlığı oldu. "Oha adam çok mutsuzmuş lan, bizi kandırmış" diye düşünüp dehşete düştüm. Sonra da Mehmet Ali Erbil'e hiç gülemedim.

Yayın boyunca kendimi kâh o küçük ekranda, kâh telefon bağlantılarında Mehmet Ali Erbil ile aynı çerçeve içinde gördükçe onun mutsuzluğunu ve bizi nasıl da kandırdığını unuttum. Televizyona çıktığım fikri hoşuma gitti. Sonraki günlerde okulda biraz süksem oldu işte, unutulana kadar. Muhtemelen Çarkıfelek üzerinden sükse yapan son insan bendim.

Hayatımdaki tek seyirci eylemimin bu olmayacağını bilmezdim tabii o zamanlar. En güncelini ve bilinçlisini geçtiğimiz haftasonu yaşadım. Yok, kadrolu seyirci olmadım ama en az onlar kadar alkışladım. Kayıtta naif, kayıt dışında nemrut bir sunucu gördüm. Bir sürü prosedüre dahil oldum. Bütün bunlar bana Çarkıfelek'e gittiğim o günü ve Elmas teyzeyi anımsattı.

Artık Elmas teyze komşumuz değil, belki de bir daha hiç karşılaşamayacağız ama aklım başımda oldukça onu hep playback yapan Hande Yener'e reklam arasında "ağzına sağlık çok güzel okudun" demesiyle hatırlayacağım.

Hiç yorum yok: