4 Mart 2014 Salı

Menü

İşten geldiğim, çoğu zaman olduğu gibi fiziksel olarak efor harcamadan bütün gün oturup bilgisayara bakan bir insanın nasıl olup da at gibi yorulabildiğinin cevabını bulmaya çalıştığım bir akşam dahaydı. Farklı olarak, ileriki günlerde mecburiyetten damlalıkla ağzımıza damlatma ihtimalimiz olan avuçiçi kadar kalmış suyumuzu yeşil bahçe hortumuyla hunharca yola akıtan, duyarlılıktan nasibini almamış bir amcaya sinirlenmiştim. Hatta yaptığından ölesiye utanacağı ve ağlayarak evrenden özür dileyeceğine emin olduğum çok duygusal bir konuşma bile hazırlamıştım ona ama servis şoförüne yapacağım konuşmayı unuttuğum için bunların hiçbiri gerçekleşmedi.

Sonra sinirin de etkisiyle iyice acıktım. Yemek için hafif bir şeyler istediğimden tam 8 dakika sonra kendimi midemde bir daş, elimde de yarısı yenmiş koca bir kase yoğurt, nesfit, muz, bal, fındık, kuru üzüm, kuru incir ve ceviz karışımıyla buldum. Bir ara kendimi kaybetmişim belli ki. Oysa istediğim hafif bir şeydi. Yemeden önceki yorgunluk sorgulaması yerini pişmanlığa ve tırmanışa uygun bir duvar arayışına bıraktı böylelikle.

Sindirim gerçekleşince fiziken rahatladım ancak bu sefer de içime bir korku düştü. Hayatımın da bu kendi yaptığım bebek maması görünümünde, tatlı, lezzetli ama iç bayan gıda karışımı gibi olmasından ve "bir ara kendimi kaybedip" pişman olmaktan çok korktum. Şimdi bu bir yemek neticede. Sindirimi tam olarak gerçekleşene kadar, yedikten bir süre sonra boğazı parmaklamak suretiyle çıkarma şansım var. Hatta istersem iğrençleşip kustuğumu tekrar yiyebilirim. Sonra tekrar kusarım muhtemelen ama olsun. Neticede böyle bir şansım var mı? Var.

Lakin hayat öyle bir şey değil. Bir kere, hayat bir öğün değil. Hayat, yaşamın sürece yediklerinin tümü ve hepsi zaman tarafından sindirilmiş. Ancak sıçtıktan sonra farkına varıyorsun aslında sıçmak istemediğin bir şeyi sıçtığının. Bunun farkına vardığın zaman da eğer yeterli enerjin ve önünde zamanın varsa -ki kimse bilemez- şanslısın. Ama tam tersi enerjin ve zamanının bittiği bir an bunu fark ettiysen geçmiş ola. Soran olursa bütün hayatını boşa geçirdiğini söylesen yalan olmaz.

Hayatının boşa geçtiğini fark etmesi bir insanın kendine yaşatacağı en büyük hayal kırıklığı olsagerek. Bu yüzden geç olmadan menüyü belirlemekte fayda var. Gerekiyorsa ve imkan varsa parmak atıp kusmaya da razı olmalı. Kusmaktan korkanın burnu boktan çıkmaz diyolla.

Hiç yorum yok: