13 Mart 2014 Perşembe

Yakartop

Son zamanlarda kendimi kavga eden anne-babasının arasında elleriyle kulaklarını kapatıp "anne! baba! yeter artık kavga etmeyin!" diye haykıran çocuk gibi hissediyorum. Herkes bağırıyor, kimsenin birbirine tahammülü yok. Her yer kaos. Dilenen insanlar çoğalıyor, çocuklar ölüyor, cinayetler işleniyor. İnsanlar umursamıyor. Ülke gündemi senelerdir değiştirilmemiş iç çamaşırı gibi.

Eskiden de bu kadar kötü şeyler oluyordu da ben mi farkında değilim diye sorguluyorum. Cep telefonumu elime her alışımda, televizyonu her açışımda, arkadaşlarımla görüşmemde moralim bozuluyor. İnsanlar birbirlerine sanal bir savaş açmış, tanımadıkları kişilerle tanımadıkları insanların paylaşımları altına yaptıkları yorumlarla birbirlerine hakaret ediyorlar. Kendisi gibi düşünmeyen insanları arkadaşlık listelerinden çıkararak cezalandırıyorlar. Herkesin söyleyecek çok şeyi var ama hiçbiri yapıcı değil. Sığınağım olarak gördüğüm, uzaktayken huzuruna özlem duyduğum Urla bile kaosa sürüklenmiş.

Bütün bu olanlarda kimse suçu kendisinde aramıyor. Oysa hepimiz bu düzenin bir parçasıyız. Buna rağmen taraf, bu taraf var artık. Ortada durana oluyor olan. Yakartop oynar misali bir onun topundan kaçmaya çalışıyorsun, bir bunun.

Bazen keşke bir kabilede doğsaydım diyorum. Zorunda kaldığımda maymun yerdim, ya da geleneğim olduğu için oğlumun yüzünün bıçakla çizilmesine razı gelmek durumunda kalırdım belki ama bir kadın olarak, ondan önce bir insan olarak daha fazla saygı görürdüm. Ya da şanslı olursam babaların kızlarının sevişebilmesi için kulübeler yaptığı o kabileye düşerdim. Yine bu düzenin bir parçası olurdum belki ama en zayıf halka olurdum. Kocam eve yemek getiremeyince dünyanın boynuzlarında durduğuna inandığım o boğayı pişirip yediğimi hayal ederdim. Dünyadan bihaber olurdum, sana göre cahil olurdum ama kafama biber gazı kapsülü yiyerek ya da aldığı "emir" ile egosunu tatmin etme fırsatı bulduğu için bana var gücüyle dayak atan biri yüzünden ölmem imkansız olurdu.

Hiç yorum yok: