14 Ocak 2014 Salı

Stockholm Sendromu

Taşı toprağı altın demişler şarkılara, filmlere konu olmuş bu tecavüzcüye. Ne zaman yukarıya baksam gökyüzünde adeta bir hardcore porno hüküm sürüyor. Cam, beton, metal karışımı süslü bir sürü sik tecavüz ediyor kirli mavi gökyüzüne. Hatta bir zaman o siklerin en uzununun, en büyüğünün tepesine çıktığın oluyor güzel bir şey görmek umuduyla. Sonra bir bakıyorsun ki gördüğün şey tamamen bir sik yarışından ibaret.

Göremezsen, seni kalman için bile zorlamamış bu tecavüzcüye senelerdir katlanmış olduğunu da idrak edemezsin. Kafanı kaldırdığında gözüne kestirdiğin bir bulutun hareket ettikçe şekil değiştirmesine şahit olamamaya alışırsın. Ay'ı, yıldızları aramazsın. Sadece yağmur yağdığında aklına gelir Güneş. Oblomovlaşırsın, dinçken yorgun, gençken yaşlı hissedersin. O kadar kanıksarsın ki agresifliği, yerle göğün uyum içinde sevişmesini bile bekleyemezsin. Olması gerekenin bu olduğundan eminsindir üstelik.

Oysa dışı renkli, içi gri bu yere kendi kendini zincirlediğini görebildiğin ve artık bu tecavüze göz yumamayacağın o an ilk görüşte aşık olmuş gibi, Ay'a ayak basmış gibi, çorabının tekini bulmuş gibi, hiç grip olmayacakmış gibi, acı yeyip yandıktan sonra aldığın ilk ayran yudumundaki ferahlık gibi, saatlerdir fosur fosur sigara içilen ortamda bulunmana rağmen saçların hâlâ şampuan kokuyormuş gibi ve sevdiklerin seni hep seveceklermiş gibi sonsuz mutlu hissedersin.

Göremedikleri yettiyse görür insan.
İşte o zaman da mutluluk kaçınılmazdır.

Hiç yorum yok: