28 Ekim 2014 Salı

Göçmen

Sizde The Genographic Project'ten bahsetmek istedim bugun. Bu, National Geographic ve IBM'in birlikte yürüttüğü bir proje ve senin-benim gibi insanların, atalarının göç yollarına dair hem sizin hem de bu analizi yaptıran diğer insanların DNA'larına dayalı tahminler yaparak bir fikir edinmelerini sağlıyor - ki burada bin yıllar öncesinden bahsediyoruz.

Aslında bunu yaparken bir nevi gönüllü oluyorsunuz çünkü projenin asıl amacı dünyadaki göçlere bağlı gen analizini çıkarmak. Tabii testi yaptıran kişi de kendisi ve ataları hakkında da bilgi sahibi olmuş oluyor.

Uygulama kısmı da çok kolay. Öcelikle sitesinden $199.95 kadar bir ücret ödeyip kit satın alıyorsunuz. Sonra o kit size ulaştığında yanağınızın iç tarafından örnek alıp geri gönderiyorsunuz. Gönderdiğiniz bu örnek laboratuarda ve bilgisayar yardımıyla analiz ediliyor ve sonuçlar size gönderiliyor. 

Bundan birkaç ay önce baktığımda kit $99 kadardı. O zamanlarda yapılan testler kromozom ayrımı yapıyormuş ve bende Y kromozomu olmadığından babamın atalarını görebilmek için erkek kardeşime ayrıca kit almamız, ona da test yaptırmamız gerekecekti ama şimdiki halinde böyle bir şey yapmaya gerek kalmıyor. Kitin fiyatının artması da bu sebeptenmiş.

Burada DNA analizini yaptıran bir kişinin gelen sonuçlarına göre yazdığı bir yazı var. Eğlenceli görünüyor. Yakın zamanda ben de yaptırmayı düşünüyorum. Başarabilirsem sonuçları burada paylaşacağım.

Denemekte fayda var. Belki de aslında selanik göçmeni değilsinizdir :P

25 Ekim 2014 Cumartesi

Japon Felsefesi

Hayatımda çok bir değişiklik olmadıysa da çevremdeki insanların geçirdiği değişikliklerin beni etkilemeye yettiği bir ay geçirdim. Çok garip bir ölüm haberi, doğum gününden çok uzak bir doğum günü, profesyonel anlamda ciddi bir karar verme aşaması, ışid mevzuusundan doğan bol "bu ülkeden gitmek lazım" içerikli klişe muhabbetler, bir adamın intihar videosunun altında yatanları idrak etmeye çalışmak, bir ev değiştirme kararı ve dişlerimi sıkmaktan kaynaklı bol baş ağrısı içeren, yine de buna rağmen bol mesaili  kurumsal günlerdi. Her şeyi algılamaya çalışırken hiçbir şey algılayamaz oldum. Sanırım algım tıkandı. Düşündüm mala bağladım, mala bağladıkça düşündüm.

Sonra bir gün bir yazı gördüm: "Bütün gün yemeden içmeden bütün gece uyumadan düşündüm fakat bundan elime bir şey geçmediğini gördüm. Keşke o zamanı öğrenmeye harcasaydım." İçimden "he valla aynen lan" diyerek onayladığım bu cümlenin sahibi Konfüçyüs. Madem dedim, bu kadar ortak noktamız var, bir çay içelim. Sonra da uzakdoğu felsefesine uzanırım, hem belki algımda porçöz etkisi yapar. Zaten içten içe yadsınamaz bir hayranlık duyuyorum. Gittim, Japon Felsefesi adında bir kitap seçtim kendime. Gerçi henüz kitabın ilk bölümündeyim ama beklentimi karşıladı diyebilirim.

Kısaca bahsetmek gerekirse kitapta din akımlarından öteki dünya anlayışına, düşünürlerden insan ilişkilerine, çin'in ve Konfüçyanizmin etkilerine ve estetik algısına kadar her şey var. Daha önceki Japonca öğrenme girişimlerinden ötürü kitapta geçen japonca tabirlere aşinayım ama hiç bilmeseydim bile bir önemi olmazdı çünkü ne kadar açıklanabilirse o kadar açıklanmış. Eğer uzakdoğu felsefeleri ilginizi çekiyorsa tavsiye edebileceğim bir kitap. Ben şu ana kadar en çok hayatin geçiciliği kısmını beğendim ama kitap bittikten sonra tekrar tekrar okumayı düşünüyorum. Hatta benzeri tarzda kitap tavsiyesi alırsam benim için oldukça keyifli olacak.

Olmamış ve olmayacak şeyleri okumayi sevmiyorum. Benim okudugum şeyler gerçek olmali ve bana bir şeyler öğretmeli. Bu yönden begendigim kitaplari burada paylaşmaya devam edeceğim ama kütüphane sessizliğinde bir blogum olsun istemiyorum. Aralara serpiştiririm.

Esen kalın,
DK