26 Şubat 2015 Perşembe

Amaç

Geçen Pazar günü anneanneme ziyarete giderken çiçek almak için şu büyük marketlerden birine girdim. Çiçeklerin bulunduğu reyona giderken gözüm rengarenk sukulentlere takıldı. Bir sukulentin cart mor yada çingene pembe olmasına şaşırmam ancak yanlarına gidene kadar oldu. Maalesef boyanmışlardı, sprey boyayla. Görüntü o kadar fenaydı ki resmen içim acıdı. Bir yandan da “bir insan bitkiyi neden boyar ki” sorusunun mantıklı bir nedenini bulmaya çalışıyordum: tabii ki ticari kaygıyla. Yani evet, daha önce üzerine silikonla yapay çiçek yapıştırılmış ya da simlenmiş küçük kaktüsler gördüğüm olmuştu. Onlara da oldukça sinirlenmiştim ama bu pazarda boyalı civciv görmekle eşdeğer bir duygu yarattı bende.

Kasadaki elemana sordum önce. Bana hak verdi ancak danışmaya bildirdiğim taktirde şikayetimin ilgili yerlere iletileceğini belirtti. Ben de sonra danışmaya uğrayıp oradaki kıza rahatsızlığımı belirttim ve nasılını sordum. “Bitkileri biz boyamıyoruz. Böyle geliyorlar ama haklısınız, şikayetinizi ileteceğim.” dedi. Ne bir mail adresi, ne telefon ne de isim alınca tatmin olmayıp özetle bunu mantıksız bulmamın yanında bitkileri onlar boyamasa bile böyle bir sektöre katkı sağladıkları için kendilerini kınadığımı, bir kaktüsün satılabilmesi için sevimli olması gerekmediğini, eğer böyle bir gereksinim duyuluyorsa da yaşayan bir şeye zarar vermek yerine yapay çiçek satmalarını önerdiğimi, boyalı bitkilerin satıştan kaldırılmasını istediğimi, kaldırılmazsa da hukuki yollara başvuracağımı belirten bana göre oldukça sert ve tehditkar bir mail gönderdim.

Hemen ertesi gün şikayetime istinaden bir kız aradı. Şikayetimin dikkate alındığını, ilgili kişinin bana cevaben kıza yazdığı maili okudu. Ürünleri sadece “sukulent” açıklamasıyla gönderdikleri için boyalı geleceğini bilmiyorlarmış. Ancak tüm şubelerinden ürünleri çekme ve bir daha satmama kararı almışlar. Her ne kadar “haberimiz yoktu” açıklamasından tatmin olmasam da –bu ürünleri kontrol eden bir birim illa ki var- ürünleri çekmelerine sevindim. Kesinlikle benden başka şikayette bulunanlar da olmuştur o yüzden bunu sadece kendime yormuyorum ancak yine de böyle bir şeyde payım olması güzel hissettirdi. Güzelden kastım işe yarar, faydalı… Hep olmak istediğim gibi.

Ancak şunu söylemeliyim ki maalesef bu çözüm aşamasında durumdan yakındığım arkadaşlarımın pek azı bana destek verdi. O da sadece “şikayet et tabii, arkandayım” diyerek. Kendileri herhangi bir aksiyonda bulunmadılar. Bu grup haricinde kalan kısımsa “ne uğraşıyorsun”, “change org’da olacak kadar ciddi bir konu değil”, bence boşuna uğraşma satıştan çektirmek çok kolay değil”, “ama pazardaki boyalı civcivler çok farklı bir durum” gibisinden yorumlar yaptılar. Bence bizim toplum olarak asıl sorunumuz da bu zaten. Destek olmayacaksan köstek de olma arkadaşım. Benim bir doğrum var ve onun için mücadele etmeye karar vermişim, sen kalkıp bana senin desteğini sormadığım halde kem küm yapıyorsun. Başkasının eyleminden bile üşenir olmuşuz ve bu yüzden bu kaktüs meselesine benzer aklıma gelmeyen öyle şeyleri gerçekten görmez olmuşuz ki.

Lütfen böyle şeyleri gördüğünüzde müdahale etmekten korkmayın, üşenmeyin. Etrafınızdaki insanları da sizin gibi davranmaya zorlamayın ama alternatifi olduğunu fark etmelerini sağlayın. Sandıkları kadar zor olmadığını gösterin. Bir insanın farkındalığı ne kadar artıyorsa o kadar yaşıyordur. Yaşayın ve insanların yaşadıklarını fark etmelerini sağlayın. En güzel amaç bu bence.

Dostluklar,

D.K.

10 Şubat 2015 Salı

Evet

Kaderde Yenikapı İDO terminalinde evlenme teklifi almak da varmış. Ne mutlu ki tebessümle hatırlayacağımız bir anımız daha oldu.

2 Şubat 2015 Pazartesi

Bir Tatlı Huzur: Mandala

Ocak ayı benim için çok sevimsiz geçti ama bu sayede huzuru ararken hayatıma çok güzel bir şey kattım: Mandalalar.

Budizmde kozmosu temsil eden şekillere "mandala" diyorlarmış. Genellikle daire şeklinde olan bu geometrik şekillerden meditasyon sırasında faydalanabiliyor ve farklı alanlara uygulayarak tablo, yatak örtüsü, duvar örtüsü, masa örtüsü gibi dekoratif amaçlarla da kullanabiliyoruz. Duvarlara çizilince de çok güzel oluyorlar ayrıca. Nitekim benim dikkatimi çekmesi de bir kamptaki kulübenin üzerine çizilmiş mandala fotoğrafını görmemle oldu.

Son zamanlarda başladığım filmi bile bitiremez, okuduğum kitaba devam edemez olmuştum. Sürekli bir şeyler yapmaya çalışıp onları da yarıda bırakıyordum. Odam yarım yamalak kalmış örgü bilekliklerle, boyamasını yarıda bıraktığım kitaplığımla, heves edip aldığım ama daha sonra yüzüne bakmadığım araçlarla dolu. Yaptığım işe bir türlü odaklanamıyor olmak oldukça sinirimi bozuyordu. Mandala çizmek ve boyamanın bu açıdan çok faydalı olduğunu söylüyorlar. Doğruluk payı yok diyemem çünkü hayatımda ilk defa başladığım bir şeyi bitirebiliyorum. Belki 1, belki 2 saat, belki de daha fazla, ne kadar yorulursam yorulayım umrumda olmuyor. Kalem kağıdın karşısına geçince yarattığım şeklin tamam olduğuna tatmin olana kadar kalkmıyorum. Bu açıdan da kendimi oldukça şaşırttığımı söyleyebilirim. Hiç böyle tutkuyla bir şey yapmamıştım. Kabuslarım da bu sayede azaldı çünkü her gece rüyamda yeni yeni mandalalar çiziyorum.

Başta internette hazır şekillerin çıktılarını alıp boyadım çünkü çizim yeteneğimden çok emin değildim. Ancak boyama işlemi bana sandığım kadar zevk vermedi. Bu yüzden yavaş yavaş videolardan ve bilir kişilerden tekniklerini araştırmaya başladım. Pergel ve cetvel kullanmadan bomboş kağıdın üzerine yardıranlar da var, şimdilik benim yaptığım gibi daha temkinli ilerleyenler de. Mesela bu videoyu gördüğümde baya hayran olmuştum.



Bu da temkinli teknik:


Sanırım mandala çizmeye dair en sevdiğim şey benim başlattığım şeyin daha sonra yaratıcılığıma bağlı olarak kontrolümden bir şekilde çıkması ve canı nasıl isterse öyle büyümesi, sonsuza kadar. Bu açıdan neden evreni temsil ettiğini anlayabiliyorum.

Bence gerek yok ama eğer olur da isterseniz Kadıköy'de bir kursta Mandala atölyesinde dersler veriliyor. Aslına bakarsanız tamamen yaratıcılığa ve bol bol pratiğe bağlı bir şey. İlk mandalamla sonuncusuna baktığımda aradaki farkı çok net görüyorum ve her yaptığım bir öncekinden daha iyi oluyor. Onları da bir ara burada paylaşmak istiyorum. Hele bir Ulrike kıvamına geleyim de :)