2 Şubat 2015 Pazartesi

Bir Tatlı Huzur: Mandala

Ocak ayı benim için çok sevimsiz geçti ama bu sayede huzuru ararken hayatıma çok güzel bir şey kattım: Mandalalar.

Budizmde kozmosu temsil eden şekillere "mandala" diyorlarmış. Genellikle daire şeklinde olan bu geometrik şekillerden meditasyon sırasında faydalanabiliyor ve farklı alanlara uygulayarak tablo, yatak örtüsü, duvar örtüsü, masa örtüsü gibi dekoratif amaçlarla da kullanabiliyoruz. Duvarlara çizilince de çok güzel oluyorlar ayrıca. Nitekim benim dikkatimi çekmesi de bir kamptaki kulübenin üzerine çizilmiş mandala fotoğrafını görmemle oldu.

Son zamanlarda başladığım filmi bile bitiremez, okuduğum kitaba devam edemez olmuştum. Sürekli bir şeyler yapmaya çalışıp onları da yarıda bırakıyordum. Odam yarım yamalak kalmış örgü bilekliklerle, boyamasını yarıda bıraktığım kitaplığımla, heves edip aldığım ama daha sonra yüzüne bakmadığım araçlarla dolu. Yaptığım işe bir türlü odaklanamıyor olmak oldukça sinirimi bozuyordu. Mandala çizmek ve boyamanın bu açıdan çok faydalı olduğunu söylüyorlar. Doğruluk payı yok diyemem çünkü hayatımda ilk defa başladığım bir şeyi bitirebiliyorum. Belki 1, belki 2 saat, belki de daha fazla, ne kadar yorulursam yorulayım umrumda olmuyor. Kalem kağıdın karşısına geçince yarattığım şeklin tamam olduğuna tatmin olana kadar kalkmıyorum. Bu açıdan da kendimi oldukça şaşırttığımı söyleyebilirim. Hiç böyle tutkuyla bir şey yapmamıştım. Kabuslarım da bu sayede azaldı çünkü her gece rüyamda yeni yeni mandalalar çiziyorum.

Başta internette hazır şekillerin çıktılarını alıp boyadım çünkü çizim yeteneğimden çok emin değildim. Ancak boyama işlemi bana sandığım kadar zevk vermedi. Bu yüzden yavaş yavaş videolardan ve bilir kişilerden tekniklerini araştırmaya başladım. Pergel ve cetvel kullanmadan bomboş kağıdın üzerine yardıranlar da var, şimdilik benim yaptığım gibi daha temkinli ilerleyenler de. Mesela bu videoyu gördüğümde baya hayran olmuştum.



Bu da temkinli teknik:


Sanırım mandala çizmeye dair en sevdiğim şey benim başlattığım şeyin daha sonra yaratıcılığıma bağlı olarak kontrolümden bir şekilde çıkması ve canı nasıl isterse öyle büyümesi, sonsuza kadar. Bu açıdan neden evreni temsil ettiğini anlayabiliyorum.

Bence gerek yok ama eğer olur da isterseniz Kadıköy'de bir kursta Mandala atölyesinde dersler veriliyor. Aslına bakarsanız tamamen yaratıcılığa ve bol bol pratiğe bağlı bir şey. İlk mandalamla sonuncusuna baktığımda aradaki farkı çok net görüyorum ve her yaptığım bir öncekinden daha iyi oluyor. Onları da bir ara burada paylaşmak istiyorum. Hele bir Ulrike kıvamına geleyim de :)

Hiç yorum yok: